Sektörün Nabzı Burada Atıyor
İstanbul
Kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
weather
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,8992 %0,35
48,7456 %0,67
5.545,35 -0,50
Sigorta Haber Sigorta Şirketleri Sigorta Fiyatlandırmasında Risk Yönetimi Ön Planda

Sigorta Fiyatlandırmasında Risk Yönetimi Ön Planda

Sigorta fiyatlandırmasında risk temelli yaklaşım, adil uygulamalarla birleştiğinde sektörü derinden etkiliyor.

Okunma Süresi: 4 dk

Sigorta Bilgi Enstitüsü (Triple-I), mülk ve kaza sigortasında uygulanan risk temelli fiyatlandırma yöntemine yönelik yanılgılar hakkında ayrıntılı bir problemin özetini yayımlamış durumda. Bu durum, bazı kişilerin bu yaklaşımı haksız ve adaletsiz bulmasına neden olsa da, söz konusu sistemin sigorta endüstrisinin sürdürülebilirliği açısından hayati önem taşıdığı belirtilmektedir.

Risk Temelli Fiyatlandırmanın Önemi

Risk temelli fiyatlandırma, sigorta poliçesi kapsamında aynı teminat seviyesini elde eden bireyler ya da mülkler için farklı primlerin belirlenmesi anlamına gelmektedir. Bu sistem, sigortalıların kendi bireysel risk faktörlerine dayalı olarak prim ödemesine olanak tanırken, aynı zamanda sigorta şirketlerinin tüm müşterilerinin tazminat taleplerini karşılayabilmesi için gerekli mali kaynakları sağlamasına yardımcı olur. Düşük risk faktörlerine sahip olan sigortalılar, bu sistem aracılığıyla uygun fiyatlarla poliçelerini oluşturma imkânına sahipken, yüksek riskli bireyler ise primlerini daha yüksek tutmak zorunda kalabilirler.

Triple-I CEO’su Sean Kevelighan, bu konudaki açıklamalarında, “Eğer risk temelli fiyatlandırma uygulanmazsa, düşük risk taşıyan sigortalılar, yüksek risk grubundaki bireyleri sübvanse etmek durumunda kalacaklardı." sözlerine yer verdi. Bu durumun, sigorta şirketlerinin finansal sürdürülebilirliğine zarar verebileceğine dikkat çeken Kevelighan, söz konusu sistemin önemine vurgu yaptı.

Adalet Algısı ve İlgili Faktörler

Rapor, aktüerlik açısından geçerli olan bazı fiyatlandırma unsurlarının zaman zaman adaletsiz olarak algılanabileceğini ifade ediyor. Örneğin, krediye dayalı sigorta puanları, coğrafi konum, mülk sahipliği durumu veya araç kayıtları gibi kriterler, primlerin hesaplanması üzerinde etkili olabilmektedir. Bu tür faktörler, bazı bireyler tarafından adaletsiz bir ayrım olarak değerlendirilmekte ve sigorta sektörüne olan güveni zedeleyebilmektedir.

Sigorta şirketleri, bu tür yanlış anlamaların önüne geçebilmek adına aktüer ve veri bilimci ekipler ile işbirliği yaparak adil bir fiyatlandırma sağlamak için çaba göstermektedir. Bu gruplar, farklı risk faktörlerini ölçmekte ve bu faktörlere göre ayrım yapmaya dikkat etmektedir. Böylece potansiyel adaletsizliklerin önüne geçilmesi hedefleniyor.

Triple-I raporu, günümüzde iklimle ilgili riskler ve enflasyonun sigorta sektörünü nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. İklim değişikliği, doğal felaketlerin sıklığını ve şiddetini artırarak, sigorta fiyatlandırmasını karmaşık bir hale getiriyor. Bu değişimler, sigorta şirketleri için büyük bir zorluk teşkil ediyor. Uzun yıllardır görece daha güvende olduğuna inanılan bölgelerde bile artık felaketlerin yaşanma oranı artış gösteriyor. Bunun yanı sıra, insanlar yüksek risk barındıran kıyı bölgelerine taşınmayı tercih ediyor, bu da durumun ciddiyetini artırıyor.

İklim ve Enflasyonun Sürekliliği

İklim değişikliğinin etkileri, yalnızca doğal felaketlerle sınırlı kalmıyor. Rapor, enflasyonun da bu sorunların bir parçası olduğunu belirtiyor. İklimle ilgili risklerin artması, gıda ve enerji fiyatlarını doğrudan etkiliyor, bu da genel enflasyon oranlarını yükseltiyor. Yüksek enflasyon, sigorta şirketlerinin maliyetlerini artırmakta ve bu durum, poliçe fiyatlarının yükselmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla, hem iklim değişikliği hem de enflasyon birbirini etkileyerek sigortacılık sektöründe karmaşık bir döngü yaratıyor. Sigorta şirketleri, doğru fiyatlandırma yaparken bu iki unsurun dinamiklerini göz önünde bulundurmak zorundadır. Ayrıca, geriye dönük bir bakış açısıyla ele alınması gereken bu durum, gelecekte karşılaşılabilecek problemlerin de habercisi.

İş Birliği Çağrısının Gerekliliği

Rapor, sigorta şirketleriyle hükümetler ve diğer ilgili taraflar arasında etkin bir işbirliğinin sağlanması gerektiğini vurguluyor. Bu bağlamda, bina yönetmeliklerinin güncellenmesi, dayanıklı altyapı projelerine yatırım yapılması ve ev sahiplerine risk azaltıcı önlemler konusunda teşvikler sağlanması önerilmektedir. İş birliğinin artması, toplumsal dayanıklılığı artırarak, gelecekteki doğal afetlere karşı hazırlıkları güçlendirebilir. Ayrıca, sigorta şirketlerinin kârlılığını tehdit eden fiyat düzenlemelerinin uygulamaktan kaçınılması gerektiği de raporda önemli bir şekilde belirtiliyor. Çünkü bu tür düzenlemeler, uzun vadede sigorta poliçelerinin daha pahalı ve erişilmez hale gelmesine neden olabilir. Kevelighan’ın belirttiği üzere, sağlam bina yönetmelikleri ve proaktif yaklaşımlar, hem toplumların korunmasına katkıda bulunmakta hem de sigortanın daha uygun fiyatlarla sunulabilmesi için önem taşımaktadır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *