"Devrim Ersöz'den Önemli Açıklamalar

21. yüzyılda geleneksel sigortacılık sistemleri, yangın, kaza ve hayat gibi belirgin riskler üzerine yoğunlaşırken, Türkiye'nin sigorta sektörü doğa ve teknolojideki hızlı değişimlerle başa çıkmaya çalışıyor.

Dijitalleşme ve iklim değişikliğinin yükselen riskleri, sigorta acentelerini geleneksel poliçe satıcısından profesyonel risk danışmanlığına dönüştürüyor.

Sigorta sektörü, uzun yıllar boyunca yangın, kaza, konut ve hayat gibi bilinen ve görülebilir riskler üzerine kuruluydu. Ancak 21’inci yüzyıl, doğanın sertleşen yüzü ve dijital dünyanın karanlık tehditleriyle hem bireyleri hem de kurumları çok daha karmaşık bir risk atmosferine sürükledi. Artık Türkiye’de sigorta acentesi olmak, sadece poliçe düzenlemek değil, müşterinin işini ve yaşamını etkileyen görünmez tehlikeleri yönetmek anlamına geliyor.

Siber Tehditler: “Dijital Dünyanın Kaskosu” Artık Zorunlu Hale Geliyor

Türkiye’de dijital dönüşüm her geçen gün hızlanırken, siber saldırıların maliyeti de aynı oranda yükseliyor. KOBİ’lerden büyük işletmelere, e-ticaret şirketlerinden bireysel kullanıcılara kadar herkes; veri hırsızlığı, fidye yazılımları, kimlik çalınması ve iş durması gibi yüksek maliyetli risklerle yüz yüze.

Bu noktada Siber Güvenlik Sigortası, yalnızca bir teminat değil, saldırı sonrası ortaya çıkan kayıpların güvence altına alındığı kritik bir finansal koruma haline geldi. Acentelerin bu alanda üstlenmesi gereken üç temel sorumluluk öne çıkıyor:

Farkındalık ve Eğitim: Müşteriye poliçenin kapsamından önce siber risklerin nasıl işlediğini anlatmak.

Doğru Teminat Analizi: Her işletmenin maruziyetini belirleyerek kişiye özel sigorta paketleri hazırlamak.

Önleyici Danışmanlık: Yedekleme, yazılım güncellemeleri, güvenlik duvarları gibi tedbirler konusunda yönlendirme yapmak.

Türkiye’de siber sigortacılık henüz gelişme aşamasında olsa da, küresel eğilimler bu alanın yakın geleceğin en hızlı büyüyen branşlarından biri olacağını gösteriyor.

İklim Krizi: Yeni Afet Gerçekliği Sigorta Haritasını Değiştiriyor

Türkiye son yıllarda sel, dolu, fırtına, orman yangını ve kuraklık gibi aşırı hava olaylarının ciddi artışına tanıklık etti. Bu durum yalnızca hasar maliyetlerini değil, sigorta şirketlerinin reasürans yükünü ve sigortalıların primlerini de doğrudan etkiliyor.

Acenteler için bu süreç büyük bir dönüşüm fırsatı sunuyor:

Risk Modellemesi: Coğrafi konuma göre sel, dolu ve deprem ihtimallerinin yeniden değerlendirilmesi.

Eksik Teminatların Kapatılması: Tarım sigortası, DASK kapsamı dışında kalan binalar, kırsal bölgelerde özel teminat ihtiyacı gibi boşlukları doldurmak.

Yeşil Sigortacılık: Güneş, rüzgâr ve biyogaz tesisleri gibi yenilenebilir enerji projelerinin sigortalanması ve çevre sorumluluk ürünlerinin portföye eklenmesi.

Geleceğin Sigortacısı: Uzman, Rehber ve Danışman

Siber riskler ve iklim krizi, sigorta acentelerini yeni bir rol üstlenmeye zorluyor. Artık başarı, kaç poliçe satıldığıyla değil; müşterinin hangi görünmez risklere karşı nasıl korunduğuyla ölçülüyor. Bilgi ve uzmanlıkla güçlenen acenteler, hem müşterilerinin hem de Türkiye sigorta sektörünün geleceğini şekillendirecek.

İLGİLİ HABERLER