Jeopolitik gerilimler, korumacı politika dalgası ve iklim krizi, küresel ticaretin alışılmış güzergâhlarını zorluyor. Allianz Trade’in ekonomistleri tarafından hazırlanan yeni rapor, bu çalkantılı dönemde ticaret rotalarının yeniden belirlendiğine işaret ediyor. Rapora göre jeopolitik mesafedeki yüzde 10’luk bir artış bile ikili ticaret hacmini yaklaşık yüzde 2 azaltıyor. Bu nedenle siyasi uyum, dayanıklı tedarik zincirleri ve alternatif güzergâhlara yönelim her zamankinden daha kritik hale geliyor.
Bu yeni dinamik içinde Türkiye, güçlü jeopolitik konumuyla öne çıkan ülkeler arasında gösteriliyor. Raporda Türkiye; Avrupa ile Asya arasında uzanan Orta Koridor’un merkezi, aynı zamanda Basra Körfezi’nden kuzeye uzanan hattın kilit geçiş noktası olarak tanımlanıyor. Bu konum Türkiye’yi enerji, ulaşım ve lojistik akışlarının kesiştiği stratejik bir merkez haline getiriyor.
Yerleşik Rotalar Baskı Altında, Yeni Güzergâhlar Yükselişte
Raporda dikkat çeken bir diğer unsur, dünya ticaretinin hâlâ önemli ölçüde geleneksel koridorlara bağlı olması. Küresel ticaretin yüzde 12’sinin gerçekleştiği Süveyş Kanalı, yüzde 40’lık paya sahip Malakka Boğazı ve dünya enerji taşımacılığının beşte birinin geçtiği Hürmüz Boğazı, halen en yoğun rotalar arasında yer alıyor. Ancak bu güzergâhların tıkanma riskleri arttıkça, yeni yollar güç kazanmaya başlıyor.
Rusya-Ukrayna savaşının ardından Avrupa–Asya hattında belirgin değişimlerin yaşandığı vurgulanan raporda, Orta Koridor’daki yük taşımacılığı hacminin 2023’te yüzde 86 arttığı, Kazakistan’ın demiryolu taşımalarının ise 2024’te yüzde 63 yükseldiği bilgisi paylaşılıyor. Güney–Kuzey koridorları, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa bağlantısı ve Latin Amerika’daki yeni liman projeleri de ticaretin yönünü değiştiren unsurlar arasında sıralanıyor.
Raporda, önümüzdeki on yıl içinde ticaret altyapısının entegre, iklimle uyumlu ve çok paydaşlı platformlara dönüşeceği öngörülüyor. Bu dönüşümde Türkiye’nin, riskleri azaltan ve bölgesel bağlantıları güçlendiren bir merkez olarak öne çıkacağı vurgulanıyor.